19 Nisan 2016 Salı

Abluka Film İncelemesi ve Gençlik Filmleri Festivali



Kolektif Sinema'nın düzenlediği Uluslararası Gençlik Filmleri Festivali kapsamında ODTÜ'de gerçekleştirilen Abluka filminin gösterimine katıldım. Öncelikle bu filmi internet üzerinden izlemeniz şu an için mümkün değil. Bu yüzden festivalin okuluma gelmesi benim için ayrı bir şans oldu. Abluka filminin yönetmeni daha önce Tepenin Ardında adında başarılı başka bir film daha çekmiş , izlenecek filmler listeme onu da ekledim. Fakat öncelikle izleyeceğim filmlerin başında yine bir Türk yönetmenin yaptığı Mustang geliyor. Mustang de GFF tarafından öğrendiğim ve Cannes film festivalinde Europa Cinema Label ödülünü kazanmış bir film. GFF kapsamında izlemeyi düşündüğüm diğer bir film ise Sarmaşık. Aynı şekilde ilerleyen günlerde Sarmaşık üzerine bir inceleme yazmayı düşünebilirim. Benim gibi film sever gençlere böyle güzel filmleri bedava ,sponsorsuz ve reklamsız bir şekilde ulaştıran Kolektif Sinema'ya da teşekkür ediyorum ayrıca. Çok uzatmadan film hakkındaki düşüncelerime geçiyorum.


Film öncelikle görsel olarak çok karanlık ve aydınlık
sahneler içeriyordu. Karanlık ve kasvetli sahneleri bence açıkça Abluka'nın mahalle üzerinde yarattığı korkuyu ve baskıyı vurgulamak için kullanmış. Karanlık sahnelerden köpek avlama sahnelerine ve gökyüzünün aydınlığına geçince izleyen herkeste ister istemez gözün ışığı ayarlama problemi oluşuyor. Ben yönetmenin bu etkiyi bilerek yaptığını düşünüyorum. Karakterlerle birlikte biz de mahallenin kasvetli gecelerinden umutsuz sabahlarına ister istemez geçiyoruz. Bu ne bizi ne de karakterleri iyi hissettirmiyor.

Filmin müziklerinden çok filmin sesleri insanı etkisi altına alıyor bence bu filmde. Filmdeki bu gergin ortamı sürdürebilmek için tenceredeki yemeğin kaynama sesinden, köpek havlamasına ; köpek havlamasından ,Ali'nin evindeki zilin sesine bir çok ses sürekli patlayan veya patlamış olan bir bombanın verdiği gerilimi bizlere aktarıyor. Filmi izlerken bu seslerden etkilenmemek elde değil bence ve bu da kasıtlı yapılan bir şey bence. Bu durum bizim sinirlerimizi de bozduğu gibi kendini yeni köpeği hariç her şeyden soyutlayan Ali'nin de delirmesine yol açıyor. Kadir bir rutin şeklinde gidip uzun uzun Ali'nin evinin zilini çalarak bu delirmeye yol açıyor. Tabii ki delirmesinin sebebi zilin çalması değil ama hissettiği duyguları tetikleyen bir durum olduğu kesin.

Filmde insanlar ve köpekler arasında analojiler bulunuyor. Film boyunca toplumuğun sağlığını korumak adına (çünkü insanların köpek eti yememesi lazım) Ali ve ekibi köpekleri tek tek öldürerek mahalledeki başıboş köpekleri yok etmeye çalışıyorlar. Aslında köpek etinin satışını durdurmak için en sağlıklı yöntem olmadığı kesin ama en kısa yöntem olduğu da aşikar. Bu köpek öldürmeleri de basına kesinlikle yansıtılmıyor. Basına yansıtılan ise köpeklerin uyuşturulup barınaklara gönderildiği. Bugün Türkiye'nin doğusunda yaşanan çatışmalarla birebir aynı durum. Doğuyu ablukaya alıp ,tahrip edip sanki hiç bir şey yokmuş ve sivil halk zarar görmüyormuş gibi medya kuruluşları üzerinden bir meşruiyet yaratılıyor. Kimse de bu haberlerin pompalanmasından şüphelenme gereği duymuyor. Neden duysunlar ki onlar terörle yani köpek eti satımıyla savaşmıyorlar mı? O zaman tüm köpeklere ölüm. Sokak köpekleri sahipsizdir. Ölmelerine kimse üzülmez. Kimse itiraz etmez. Aynı şekilde eğer filmdeki gibi bombalar patlıyorsa şehrin dört bir yanında kimse sizin bir mahalleyi abluka altına alıp oradaki hayatı bitirmenize itiraz etmez. Filmdeki medyanın sürekli devlet taraflı haberler yapıyor olmasına bir örnek de Ali öldürüldüğü zaman adının terörist olarak lanse edilmesi. Halbuki aslında Ali'nin öldürülme sebebi olan polislere silah doğrultmasının tek sebebi onun sahiplendiği köpeğin elinden alınacağını ve işini kaybedeceğini düşünmesi. Ali'nin hayatı da bir sokak köpeği kadar değersiz.

Kadir karakteri ajan olarak gönderilse de mahalleye mahalledeki bütün olaylara seyirci kalıyor sadece. Detayların ve ayrıntıların arasında kaybolmak . Mahallenin ,ülkenin içinde bulunduğu ortamdan ve hapse geri dönme korkusundan dolayı sürekli bir baskı içinde hissediyor kendini. Kadir kendini etrafındaki bütün problemleri çözmeye odaklıyor fakat ne istediyse tam tersi oluyor. En yakın olduğunu düşündüğü insanlar terörist çıkıyor. Kardeşi suçsuz yere öldürülüyor. Bunların üstüne devletin görevlilerinden azar işitiyor ve dayak yiyor. Fakat hiç bir şekilde sesini çıkaramıyor. Kadir karakteri de aslında burada bana kalırsa ülkedeki bu atmosferden etkilenen fakat seyirci olmak dışında elinden gelen bir şey olmayan tüm insanların bir temsili olabilir. Başka yorumlar da getirilebilir.

Özetle film sosyal mesaj taşıyan , izleyenleri ürperten ve etkileyici bir film. İmkan bulduğunuz bir anda izlemenizi kesinlikle öneririm. Bir sonraki yazımda görüşmek üzere :)

Not: Fotoğrafların bir kısmını okulda kendim çektim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder