29 Mart 2016 Salı

Dogville Film İncelemesi

Öncelikle bu incelemenin benim bu blog içinde yazacağım ilk yazı olduğunu söylemek istiyorum. Bu yüzden beklentiyi çok yüksek tutmadan film incelememe başlayabilirim.Nuri Bilge Ceylan oyuncunun görevi göstermek değil saklamaktır der. Eğer okuyucuya holywood filmlerindeki gibi bütün duyguları doğrudan hiç bir düşünme ve çıkarım yaptırmadan sunarsan izleyici izlediği filmden o kadar da zevk almaz ve kalıcılığı kalmaz. Benim bu blogda yapacağım şey çoğu zaman ben filmlerden ne anladıysam veya ne çıkarımda bulunduysam bunları sizlerle paylaşmak. Eksik , yanlış veya abartılı bulduğunuz yanlar olabilir. Eleştirmek veya bir şeyi inceleyip yorum yapmak çoğu zaman öznel farklılıklar yaratır. Benim amacım ise düşündüğmü ,hissettiğimi size aktarmak ve umarım başarabilirim. Hepinize iyi okumalar

   Filmimiz 2 saat 58 dakika uzunluğunda tek solukta izlemesi güç bir film. Film genel olarak gangster babasından kaçıp , dağın başındaki Dogville adlı kasabaya sığınan Grace ( ismin Türkçe anlamıyla zerafet) ve onun Dogville sakinleriyle ilişkisi konu alınıyor. Diğer Lars Von Trier filmlerinde olduğu gibi bu filmde de birçok alt mesaj saklı. Biz film sever insanlar olarak da bize düşen görev bu gizli mesajları ortaya çıkarmak.

   Dogville her şeyin ve herkesin belirli bir düzen içinde olduğu , bir adet köpeğin bulunduğu bir kasabadır. Bu Dogville kasabasında anneden tut yaşlı kadınlara,çocuklara kadar bir çok tipte insan bulunur. Bu insanların buluştukları en temel özellik hiç birinin kendinde ve yaptıkları işte bir kusur bulmuyor oluşudur. İşte bence tam da bu yüzden kendisini kanıtlaması için 2 hafta süre verilen Grace başta kendine yapacak bir görev bulmakta güçlük çeker ve en sonunda "çok da önemli olmayan ama yapılabilecek" bazı görevler bulur kendine. Grace kasaba insanlarıyla daha yakın olup onlarla aralarını iyi tutmaya başladığından itibaren bu insanların gittikçe açıldığını ve dürüstleştiğini görmeye başlıyoruz. Grace aslında bu kasabanın kendine yeterlilik , sessizlilik durumunu yavaşça bozduğunu görüyoruz. Fakat bu bozulmanın kasaba için iyi bir şey olmadığını düşünen ve bu durumu kurtarma alışkanlılarından kurtulamayan halk filmin sonuna doğru Grace'in onlara dürüstçe içini dökmesine aldırmadan sanki Grace'in anlattığı olaylardan hiç biri yaşanmamış gibi davranmalarının üstüne onu mahallenin huzurunu kaçırmakla suçluyorlar. Haksız oldukları da pek söylenemez. Film sırasında gelen aranıyor ilanları da kendilerince bir meşruiyet katıyor Grace'e yapılan zulümlere. Bu sayede insanlar kendi yalan dünyalarında yaşamayı sürdürüyorlar. Bu kasaba öyle yalanlar üzerine kuruludur ki kör adam bile kendi körlüğünü kabul etmeyip sürekli ışıklardan , manzaralardan bahsediyor. Dogville kasabasına yapılan eleştiri aslında insanlığa yapılan bir eleştiridir. İnsanların konformist ve rahat yaşamları , doğrular ve ideallerin (filmde sıkça geçer) önüne koymaları eleştirilmiştir. Bu yaşam tarzını bozmaya çalışan Grace kasaba tarafından başarıyla sindirilmiştir. Filmde kapıların duvarların olmayışı kasaba halkını daha şeffaf yansıtma çabasından ileri gelen bir fikirdir.

   Tom kasabanın filozofudur ve Grace'i bir deneyin parçası olarak görür . Bütün bu serüvenleri yaşamasını sağlayan Tom'dur. Tom sürekli kasabalıya ahlak dersleri vermeye çalışır. Kasaba halkının Grace'e iyi davranacağına ve işlerin iyi gideceğine güvenir. Tom kasaba haklından kendini hep üstte görür. Onları eğitebileceğini düşünür. Filmde köpeklerin eğitebileceği fakat insanların eğitemileceği konuşuluyor. Kasabanın adının buradan geldiğini düşünüyorum. Tom ve Grace kasabalıyı doğrularla ve ideallerle yaşamayı öğretmeye çalışıyor fakat filmin sonunda Dogville testi geçemiyor. Tom kasabalılar gibi o da kendini eksik görmekte çok zorlanır. Başta Grace'i babasından kurtarsa dahi sonrasında zor durumda kaldığında telefon etmekten çekinmez.Film aslında genel olarak insan doğasının kötü olduğu üzerine ve bunun önüne geçilemeyeceğine vurgu yapıyor. Hatta bence ileri gidip insanların yok edilmesi gereken canlılar olarak düşündüğünü düşünüyorum Lars Von Trier'in. Ünlü yönetmeni biraz araştırırsanız ne kadar değişik bir psikoloji içinde olduğunu rahatça görebilirsiniz.

Grace'in görevinden ziyade kendisine gelmemiz gerekirse. Filmin sonuna kadar her şeye göz yuman ve affeden ,tepkisellikten uzak bir Grace görüyoruz. Arabada babasıyla kibir hakkında yaptığı konuşma aslında bence bir çok şeyi anlatıyor. Film boyunca aslında hepimiz Grace'le bir empati kuruyoruz ve onun iyi olmasını istiyoruz. Belki de şu an bu yazıyı okurken bile "insanlık çok kötü lanet olsun bu insanlığa" diyoruz. Fakat babasının da söylediği gibi Grace gerçekten kibirli biridir. Grace herkesi affedebilecek kadar yüksek bir ahlaka ve anlayışa sahip olduğuna inanıyor. O da diğer karakterler gibi eksik ve insan. Gücü eline aldığında kasaba halkının ona yaptıklarının tersini yapıyor. Aynı zamanda hem Dogville hem de Grace bu iyilik testini başarısızlıkla tamamlıyor. Grace'in filmin sonunda hayatta kalan köpeği öldürmemesi onun suçlu ve sorumluluk sahibi olmamasından kaynaklanıyor. İnsanlar yaptıkları hareketlerin hepsinin bilincinde ve sorumlulardır. Köpekler eğitilebilir ve yaptıkları hareketler "toplum sözleşmesi" içinde iyi veya kötü olarak değerlendirilmekten muaftır, bu yüzden suçlu görülemezler. Fakat insanlar sorumluluklarından dolayı suçlu ve kötülerdir.

İlk incelememde aklımda kalan ve incelemelerden edindiğim çözümlemeleri aktarmaya çalıştım. İyi kötü yorumlarınızı bekliyorum. Eğer sonuna kadar okuduysanız teşekkür ederim :) Bir sonraki incelemede görüşmek üzere.