3 Haziran 2016 Cuma

Blue Is the Warmest Color Film İncelemesi

Finallerimden bir nebze de kurtulabildiğim bir günde 2013 yılı Palme d'Or 'u kazanan filmi izlemeye karar verdim. Filmi daha önce de çok kez görmüştüm ama yeni izleme fırsatı buldum. Süre olarak çok kısa bir film sayılmaz ama gerçekten sürükleyici ve akıcı bir film olduğu için benim açımdan kolay oldu izlemek. Girizgah bölümünü fazla uzatmadan filmden bana kalanları size aktarmaya başlıyorum.

Filmin başından itibaren karakterlerin yüzlerini hep yakın çekimde görüyoruz. İnsanların yüzleri çok şey anlatır. Bakışlar ve mimikler duygu durumumuzu karşımızdaki insanlara ,bu durumda izleyicilere, aktarmada çok etkili araçlardır. Sevdiğiniz insana bazen sevdiğinizi söylemek yerine onun gözlerinin içine bakmak veya gülümsemek sözcüklerin yerine geçebilir. Hatta bazı durumlarda bu yaptığınız jest ve mimikler kelimelerin verebileceği duygu ve anlamdan çok daha fazlasını içerir. Burada sinemanın büyüsü devreye giriyor. Sinema görsel bir sanat olduğu için duyguları anlatırken diyaloglara bağlı kalmak zorunda değildir. Bu filmde bizim evrimsel olarak gelişmiş olan yüzü görüp tanıyıp ruh halini anlama ,empati kurabilme yeteneğimiz çok güzel sömürülüyor. Ayna nöronlarımız sayesinde karşıdaki gördüğümüz insanların ruh halleri bizi de doğrudan etkiliyor. Özetlemek gerekirse yakın çekimin sık kullanımı tutkulu bir aşkın konu edildiği filmde hisleri güçlendiren bir öge haline gelmiş. Filmde yakın çekimlerin dışında sıkça yönetmenin perspektifinden müthiş kareler de görüyoruz. Filmi izleyecekseniz yüksek çözünürlüklü bir versiyonunu izlemeniz bu yüzden filmin görsel güzelliğini görmenizi sağlayacaktır. Bazı karelerde filmi durdurup karenin güzelliğine bakmak istedim film sırasında gerçekten. Bunun dışında filmde adında da geçen mavi renginin bütün tonlarını cisimlerin kıyafetlerin üzerinde görüyoruz. Tüm bunlar filmi izlerken insanı görsel olarak doyuruyor gerçekten.
(Filmdeki güzel karelere bir örnek)

Aşk, sevgi,üzüntü, sevinç gibi duygular insanların cinsel yönelimlerine ,ırklarına ve bütün diğer farklılıklarına bakılmaksızın insanların üzerinde ortaklaşabildiği duygulardır. Filmde en temelinde eşcinsel bir ilişki ele alınıyor olsa dahi bu ilişkinin içindeki aşk ve şehvet gibi yoğun işlenen temalar aslında hepimizin hayatında deneyimlediklerinden çok farklı değil. Özellikle inanılmaz gerçekçilikle çekilmiş seks sahneleri sayesinde yakın bir perspektiften bakıyoruz Emma ve Adele'in ilişkisine. Emma ve Adele iki farklı dünyanın insanları olsalar dahi birbirlerine hissettikleri duygular inanılmaz derecede güçlü. Seks sahneleri bu duygu yoğunluğunu göstermekte inanılmaz başarılı. İnsanlar sevdikleri biriyle sevişirken içindeki tüm duyguları serbest bırakırlar. Fiziken çıplak olmanın yanında duygusal olarak da bir çıplaklık vardır. Sevişirken insan hiç bir duygusal kısıtlamaya bağlı kalmaz ,yani kısacası sevişmek sevginin en doruklarda yaşandığı bir aktivite olarak değerlendirilebilir. Bu sahneleri bu kadar gerçekçi bir şekilde yansıtan oyuncuları da ayrı olarak tebrik etmek gerek tabii ki. Filmde hiç bir diyalog veya olay yarım kesilmemiş. Özellikle zamanın hızlı geçmesini sağlayan belirli atlamalar olsa dahi filmin akışı gerçek hayatın akışına yakın hızda diyebiliriz. Bu durum da bütün filmi daha gerçekçi yapıyor.

Film aslında en temelinde Adele'in psikolojik gelişimini ve kendini bulmasını anlatıyor. Filmin başında Adele'in kafası inanılmaz derecede karışık. Bunu yüz ifadesinden veya saçlarını toplama biçiminden bile anlamamız mümkün Kafasının bu kadar karışık olması normal, çünkü yaşı gereği insanlar kendilerini lise çağlarında yeni yeni keşfetmeye başlarlar. Emma ile tanıştıktan itibaren hayatı biraz daha düzene girer Adele'in . Emma'dan ayrıldıktan sonra iş sahibi bir yetişkin olmuştur Adele ve kafasındaki soru işaretleri minimuma inmıştir. Karışık toplu saçları yerine artık ciddiye alınmak için uzun ve düzgün bir saç modeli kullanmayı bile seçmiştir.

Filmde LGBT bireylerin toplum içinde gördüğü muameleye dair de birkaç gönderme mevcuttu. Bence bu tarz filmleri izlemek empati kurabildiğimiz zaman LGBT bireyleri anlamamıza gerçekten büyük bir katkı sağlıyor. En azından benim için öyle olduğunu söyleyebilirim. Bunun dışında Adele ve Emma'nın hayata bakışları veya aileleri gibi üzerine konuşulabilecek bir sürü konu var ama ben daha çok internetteki diğer incelemelerde olmayan şeylere yönelmeye çalıştım. Filmi izlemediyseniz izleyin ve Adele'in dünyasını, yaşadıklarını anlamaya çalışın ve hissettiklerini hissedin. Bazen doğru olan filmin alt metinleri hakkında çok düşünmek yerine onu hissetmeye çalışmaktır. İyi seyirler :)

Benzer film önerileri: I Love You Philip Morris , Carol

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder