Kieslowski'nin filmlerinin merkezinde insanlar ve onların arasındaki ilişkiler bulunur. Bu insanların arasındaki ilişkileri kullanarak bunları evrensel ve daha büyük problemleri anlatmak için kullanır. Buna örnek vermek gerekirse Üç Renk üçlemesinden Beyaz filminde göçmen problemine parmak basarken bir aşk ilişkisini kullanır. Veronique'in Çifte Yaşamı'nda da yine verdiğini düşündüğüm bazı mesajları yine kişilerin üzerinden aktarıyor bizlere. Bu kişilerin temsil ettiği gruplar ve değerler bulunmaktadır. Üç Renk'te kişiler üzerinden Avrupa'nın problemleri değerlendirilir. Bu filimde ise daha sonra daha detaylı bahsetmeye çalışacağım bir toplumsal analiz var. Polonyalı yönetmen filmlerinde renkleri yoğun bir şekilde kullanıyor. Zaten aslında onu diğer yönetmenlerden ayıran en temel özellik filmlerindeki görselliktir. Veronique'nin Çifte Yaşamı'nda kırmızı ve yeşil renkleri sürekli ön plandadır. Benzer bir şekilde ,adından da belli olacağı gibi Üç Renk üçlemesinde de renkler yoğun bir şekilde kullanılmış. Bu aslında sinemanın hissettiren yönüdür diyebiliriz. Ben filmi izlerken Veronique'in iç dünyasında seyahat ediyormuş hissine kapıldım ve sadece Veronique'e odaklanmamı sağlamıştı renkler. Bunun dışında görsel anlamda öznel çekimler de gerçekten bolca serpiştirilmiş filme. Kişinin gözünden çekilen görüntüler bolca ve hareketli bir şekilde kullanılmış. Kişinin düştüğünü kameranın düşünden anlıyoruz örneğin. Ya da benzer bir şekilde baş aşağı duran bir kızı kameranın da baş aşağı durmasından anlıyoruz. Kalabalıkların arasındaki kaçış sahnesindeki kamera kullanımı da beni etkilemişti. Buradan hareketle kameranın oldukça hareketli kullanıldığını anlayabiliyoruz.
Kieslowski'nin filmlerinde müziği oldukça güzel kullanıyor bence. Bu konuda Kubrick bir çok kişi tarafından övülür fakat Kieslowski Kubrick'e göre daha az ve olayların akışına daha az müdahale eder bir şekilde kullanıyor. Polonyalı yönetmenin filmlerinin neredeyse tamamında içinde flüt bulunan müziklere yer vermiş. Hatta Mavi filminde flütü bir sokak sanatçısı çalıyor. Hayatımda flütü bu güzelliğiyle dinlediğim tek yer Krzystof'un filmleri. Bende evdeki blok flütü bir an önce elime alma isteği uyandırdı gerçekten. Onun dışında filmde gerek seslendirilen ,gerek kasete kaydedilen gerekse müzik sınıfında çocuklar tarafından çalınan eser bence filme inanılmaz bir hava katıyor. Film zaten diyaloglar üzerine değil , hissettirmek üzerine kurulu olduğu için müzik de bunun bir aracı olarak kullanılmış. ODTÜ'de aldığım Film Analizi dersinden kazandığım alışkanlık sayesinde artık filmin jeneriklerinin bitmesini bekliyorum ve bu sırada çalan müzikleri tekrar dinleme fırsatı buluyorum. Eğer bunu yapmıyorsanız sizlere de yapmanızı kesinlikle öneririm. Bu bir yandan müzikten zevk almanızı sağlarken filmi yaratan insanlara saygı göstermenin bir yoludur aynı zamanda.
Filmin başından sonuna kadar çizilen tablonun içinde iki kişi var. Dış görünüşleri, adları (Veronique ve Weronika) zevkleri ve benzeri ortaklıkları olan iki insanın ya da Veronique'nin Çifte' yaşamının tablosu bu. Filmde zaman her zaman doğrusal bir şekilde hareket etmiyor ve gerçeklik ,rüya alemiyle iç içe diyebiliriz. Bu durum bizim sadece iki kadının yaşamına zaman ve mekandan bağımsız olarak odaklanmamızı sağlıyor. Bana kalırsa burada bize verilmeye çalışılan en temel mesaj her ne kadar farklı giyinsen, farklı düşüncelere sahip olsan da dünyada yaşayan tüm insanlarla taşıdığın ortak değerler mevcut. Dünyadaki bir çok insanla aynı müzikleri dinleyip benzer duygular hissediyoruz. Aşk hepimizin hayatında varlığını bir şekilde gösteriyor. Bizim insanlar olarak daha iyi bir dünya için yapmamız gereken şey farklılıklari değil ,ortak değerleri ön plana çıkarmak,kardeşlik ve eşitlik gibi duyguları bu yolla oluşturmaya çalışmaktır. Biri Polonya'lı biri Fransız olan bu iki kadın karakterin birbirinin acılarını iletişim kurmaksızın hissedebilmesinin en temel nedeni aralarındaki ortaklığın zaman ve mekandan bağımsız olarak çok üst bir düzeyde olmasıdır. Fakat gerçek hayatta bu ortaklıklarımız saklanılmaya çalışıldığı gibi görmesi ilk bakışta o kadar kolay değildir. Bizler bu ortaklıkların hep gözümüze sokulmasını bekliyoruz. Filimde bunu Veronique'in sevgilisi ve çektiği fotoğraflar yapıyor. Burada filmin gerçekçiliğinden çok vermeye çalıştığı mesaj daha önemlidir. Veronique'in sevgilisi yolladığı kasetlerle ,hediyelerle Veronique ve Weronika bağını somutlaştırır aslında. Veronique'in ona aşık olmamasının birincil sebebi adamın yarattığı masalsı dünyadır. Ona Weronika'yı hatırlatma yolu gerçekçi değil ,masalsı ve şaşırtıcıdır.
Kieslowski filmlerinde yaşlı ve yardıma muhtaç insanları adeta karakterleri test etmek için kullanır. Üç Renk üçlemesinde yaşlı karakterleri geri dönüşüm yapmaya çalışırken görürürüz. Bildiğim kadarıyla Üç Renkte kullanılan yaşlı karakterlerin başlangıcı bu filmledir. Veronique gördüğü yaşlı kadınlara bir yardım etme isteği taşır içinde fakat film boyunca onlara yardım edebildiğini görmüyoruz. Bu durum insanların dünyada yaşanan olaylara seyirci kalması olarak değerlendirilebilir. Evet belki karakterlerin o anki durumları o kişilere yardım etmek için elverişli olmayabilir fakat bu durumların arkasına saklanmak bahane üretmek dışında pek bir işleve sahip de değil. Yaşlı insanlar üzerinden çizilen problemleri çözmek için ilk adım empati ve sonraki adım ise harekete geçmektir. Veronique ve Weronika empati kısmında başarılı olsalar dahi ikisi de somut bir adım atamıyorlar. Belki de birbirleri arasında kurdukları empatiyi yaşlı karakterlerle kuramadıkları için yardım etmiyorlar, fakat ne de olsa o yaşlı insanlar da o toplumun bir parçası ve hayatları aslında bu yüzden bağımsız değiller. Başkalarının problemlerine gözümüzü kapatmamalıyız belki de bu noktada. Konforlu yaşamlarımızın arkasına sığınmamalıyız. Krzysztof "Hala umut var mı?" sorusuna Üç Renk üçlemesinde bir cevap bulmaya çalışıyor.
Filmde tüm bu yaşanan olaylar sırasında Veronique'in sevdiği adamı arayışı sırasında karşılaştığı siyah şapkalı ve gizemli bir kadın var. Bence o kadın filmin içinden ya da filmin atmosferinden biri hiç değil. Veronique'in ne yaptığının farkında olan ve onu dışarıdan izleyen bir insan bence o kadın. Acaba gerçekten Veronique'in sevdiği kişiyi bu yolla bulup bulamayacağını ,hareketlerini gözlemleyen bir insan. Hatta bana kalırsa Veronique'in bu kadar keskin adımlar atması onu üzüyor ve bir yandan şaşırtıyor. Bu kadın hakkında bir çok yorum yapılabilir bu benim aklıma gelen ilk yorum.
Benim film hakkında gözlemlediğim şeyler aşağı yukarı bu kadar. İzlemediyseniz yazdığım diğer bütün filmler gibi bir an önce izlemeye bakın. Görsel ve anlamsal derinliğe sahip güzel bir Kieslowski filmini izlemek eminim sizlere faydalı olacaktır. Bir sonraki yazıda görüşmek üzere :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder