Ghost Story
Ghost Story sinemanın şiirsel dilinin ağır bastığı bir film olarak bu üç film arasında sivriliyor. Filmde sessizliğe ve durgunluğa dayanamayan insanların uzak durması gereken bir film. Ben bile sonuna gelirken hayli çaba gösterdiğimi söyleyebilirim. Fakat çabalarımın filmin sonunda karşılığını aldığını da söyleyebilirim. Yönetmen David Lowery filmde adeta Terrence Malick'in Tree of Life'ına benzer bir atmosfer yaratmış. Tree of Life benim için pek bir anlam ifade edememişti maalesef. Ben bu filmdeki sessizlikleri daha çok Kubrick'in 2001: A Space Odyssey'dekiler gibi izlenebilir buldum. Film yine benim çok sevdiğim varoluşçuluk temasını işliyor ve bize şu soruyu soruyor aslında: Bir hepimiz öleceksek yaptıklarımızın bir anlamı var mı?
Filmde bu soruya ölümünü kabullenemeyen bir hayaletin üzerinden cevap veriliyor. Filmin sonunda ona eşinden kalan bir kağıt onun huzura ermesini sağlıyor diyebiliriz. Kağıtta ne olduğunu göremiyoruz. Bu hem filmin açık uçlu olması olması olarak değerlendirebilirken , hayaletin eşiyle son bir kez iletişime geçmesi,ona vedası olarak da niteledirilebilir. Son sahnenin ne anlama geldiğini belki hiç birimiz bilemeyeceğiz ama içimizde bıraktığı his filmi izlemeye değer kılan şey bence.
Hayaleti film boyunca çerçeveler içinde hapsolmuş bir şekilde izliyoruz. Filmin 1.33:1 oranında çekilmesinin nedenlerinden biri de hayaletin sıkışmışlığını daha iyi aktarabilmek. Nolan'ın Mommy filminde de bu tam kare olarak kullanılıyor ve benzer bir hissiyat uyandırıyor. Filmin başarılı yanlarından biri çarşaflı hayalet kavramını çok başka yerlere taşıyabilmesi bana kalırsa. Özetlemek gerekirse film hem görüntüleri hem de senaryosu bakımından başarılı ama izlemesi yorucu bir film olarak nitelendirilebilir.
Big Sick
Film hakkında çok fazla teknik yorum yapmaya gerek olduğunu düşünmüyorum. Filmin gerçek bir hikayeyi kullanması film bittiğinde içimde güzel bir his bıraktı. Böyle filmleri izlemeyi severiz ama çoğu zaman gerçekleşmesi zor şeyler olduğunu da kabul ederiz. Bu yüzden hikayenin gerçek olması beni ayrıca tatmin etti diyebilirim. Filmde bir çok duyguyu hissedebiliyorsunuz. Özellikle Kumail'in ailesiyle yaşadığı diyaloglar genelde filmin komik kısmını oluşturuyor. Kumail'ın modern hayata adapte olma çabası ve ailesinin gelenekselliği arasında sıkışması komik bir şekilde yansıtılmış. Bunun yanında Emily'nin hastanede geçirdiği bölümler de filmin dram kısmını oluşturuyor. Kısacası film boş zamanınızda sizi yormadan tatmin edecek güzel bir film o yüzden üzerine çok detaylı yorum yapmaya ihtiyaç duymuyorum. Big Sick ve Ghost Story özellikle yılın en iyi filmleri listelerinde bulunduğu için yorum yapmak istedim.
Arif V 216
Arif V 216 'yı sinemada dün izleme fırsatı buldum ve çok beğendiğimi söyleyebilirim. Fakat filmi beğenmeyen de çok kişi olduğunu biliyorum. Bunun en temel nedeni insanlar bir Cem Yılmaz filmine gittikleri zaman aynı onun tek kişilik gösterilerinde olduğu gibi kahkahalarla gülmek istiyorlar ama Arif V 216 buna uygun bir film diyemem. Türk komedi sineması özellikle youtuberların da filmlerde oynamaya başlamasıyla inanılmaz bir çöküş içerisinde diyebilirim fakat Aile Arasında ve Arif V 216 gibi filmler burada bizlere umut veriyor bir yandan. İki filmi de izlemiş biri olarak daha çok kahkaha izlemek istiyorsanız Aile Arasında filmine gitmenizi öneririm ama bence Arif V 216 çok daha ve bütün bir film.
Senaryosu inanılmaz bir bütünlülük içinde yazılmış ve filmin temposu belki bir an bile düşmedi. Öngörülebilirlik gerçekten çok fazla değil ve film sizi sürekli şaşırtmayı biliyor. Senaryosu Cem Yılmaz'a ait olsa da yönetmen Kıvanç Baruönü görüntüleri ve kurguları çok özenli bir şekilde hazırlamış. Arif V 216 öne çıkan kısmı filme harcanan emek aslında. Bunu sadece senaryoda görmüyoruz. Film bir zaman yolculuğunu temeline alıyor ve dekorundan ,giysisine kadar bir kere bile yapaylık hissettiğimi söyleyemem. Başta Zeki Müren olmak üzere hiç bir karakter yapay durmuyor ve tam tersine onları ekranda izliyormuşsunuz hissiyatını yaşatıyor. Bu yüzden film zaman zaman çok duygusallaştırıyor insanları. Sadece bunun için bile gidip izlenebilecek bir film olduğunu düşünüyorum.
Senaryosu inanılmaz bir bütünlülük içinde yazılmış ve filmin temposu belki bir an bile düşmedi. Öngörülebilirlik gerçekten çok fazla değil ve film sizi sürekli şaşırtmayı biliyor. Senaryosu Cem Yılmaz'a ait olsa da yönetmen Kıvanç Baruönü görüntüleri ve kurguları çok özenli bir şekilde hazırlamış. Arif V 216 öne çıkan kısmı filme harcanan emek aslında. Bunu sadece senaryoda görmüyoruz. Film bir zaman yolculuğunu temeline alıyor ve dekorundan ,giysisine kadar bir kere bile yapaylık hissettiğimi söyleyemem. Başta Zeki Müren olmak üzere hiç bir karakter yapay durmuyor ve tam tersine onları ekranda izliyormuşsunuz hissiyatını yaşatıyor. Bu yüzden film zaman zaman çok duygusallaştırıyor insanları. Sadece bunun için bile gidip izlenebilecek bir film olduğunu düşünüyorum.
Film aynı GORA'da olduğu gibi bir sürü gönderme içeriyor. Film bu göndermeleri anlayınca çok daha komik oluyor. Filmin başında Shining'e bir gönderme var mesela. Filmin genel teması Back to the Future'a çok benziyor aslında. Cem Yılmaz'ın Kuzu Kuzu'su Back to the Future'daki Johnny B. Goode ile karşılaştırılabilir bence. Filmdeki göndermelerin çoğuna değinen güzel bir youtube videosunu şöyle bırakıyorum:
Arif V 216 Cem Yılmaz'ın üzerine çok emek verdiği bir film ve sadece böyle filmlerin yapılmasına devam etmesini sağlamak için bile destek verilmesi ,sinemada izlenmesi gereken bir film.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder